28 Kasım 2013 Perşembe

OSMANLI DÖNEMİ-LÜLEBURGAZ'IN FETHİ: Haşt Behişt’te Lüleburgaz

Tezkire, kelime anlamıyla "zikredilen, zikri geçen" anlamına gelen tezkire, kişilerin biyografisini çeşitli yönleriyle subjektif veya objektif ele alan eserlerdir.Tezkireler ilk kez İran edebiyatında ortaya çıkmıştır.Bu eserler mensur yazılmakla birlikte içinde manzum kısımların yer aldığı tezkireler de vardır. Tezkireler bugünkü edebiyat tarihlerinin ve şiir antolojilerin yerini tutmaktadır.

Türk Edebiyatı'nda tezkire yazma geleneğinin temeli Ali Şir Nevaî'nin Mecâlisü'n-Nefâyis adlı eserine dayanır. Türk Edebiyatının ilk tezkiresi budur. Türk Edebiyatı'nda sırasıyla 16. yüzyılda Sehi Bey, Latifî, Âşık Çelebi, Hasan Çelebi, Ahdî ve Beyanî; 17. yüzyılda Sâdıkî, Riyâzî, Fâizî, Rızâ, Yümnî, Asım ve Güftî; 18. yüzyılda Mûcib, Safâyî, Sâlim, Beliğ, Safvet, Râmiz; 19. yüzyılda da Fatin gibi belli başlı tezkire yazarları mevcuttur. Bunların dışında da yazılmış çok sayıda tezkire mevcuttur.
Tezkire klasik türk edebiyatı şair ve yazarların şiirlerini ve hayatlarını kapsayan edebiyat antolojisi görevi gören bir kitaptır.

İlk tezkire Sehi Bey'e ait olup Heşt Behişt ismini taşımaktadır. Bunun dışında Latifi tezkiresi, Ahdi'nin Gülşen-üş Şuara isimli tezkireleri de ünlüdür.
Kaynak: Vikipedya

Heşt Behişt'te Lüleburgaz (Farsça'dan Çeviri)
3.Ketibe Dokuzuncu Destan

‘Ansızın Rumeli’de Vize hakiminden haber irişti ki, Konstantiniyye hakimi (İmparator) asker gönderip Vize vilayetini yağmalamış; burası imparatorun memleketi yakınındadır. İmparator İstanbul’un surlarla iyi berkitilmiş olduğuna güvenerek böyle küstahlık yapmıştır. 

Sultan derhal askerin toplanmasını emr etti ve Gelibolu boğazı’ndan geçerek Migalkara şehrine indi… (Rumeli’de olan) Lala Şahin, Evrenos Beğ ve öteki beğler askerleri ile sultanı Migalkara civarında karşıladılar. Sultan Lala Şahin’i Rumeli askerlerinin büyük kısmı ile İpsala bölgesinde bulunan Ferecük fethine yolladı; kendisi İstanbul etrafındaki kaleleri ele geçirmek amacıyla bu tarafa hareket etti. 

İlkin İstanbul’dan bir merhale uzakta bulunan İncüğiz (İnceğiz) kalesi üzerine yürüyüp kaleyi kuşattı; iki-üç günde kaleyi ele geçirdi, düşman askerlerini tutsak yaptı…. oradan İstanbul’a ait olan Burgaz Dağları tarafına hareket etti, orada Burgaz kalesinin hakimi ve kale dizdarı, İncüğiz’de karşı duranların başına gelmiş olandan ders alarak kalenin teslimi işine giriştiler; bu arada Ferecük’i feth etmiş olan Lala Şahin askeri ile Sultan’ın yanına gelmek üzere bu tarafa hareket etti. 

İncüğiz bölgesinde İstanbul’a ait olan Bolon (Apollunia ) denilen ve Tanrı-yıkduğı diye bilinen başka bir kale vardı; Sultan iyi berkitilmiş bulunan bu kaleyi zaptetmek üzere bu tarafa hareket etti; kaleyi zapt için onbeş gün çetin savaşlar verdi, sonunda feth gelini yüzünde ki peçeyi indirdi. 

Sultan ‘Tanrı bu kaleyi yıka’ dedi ve Karadeniz’e yakın bir yaylaya çekildi, orada yüce bir ağacın altına oturmuştu... ‘Sultan ‘altında dinlendiğim ve uğurlu bir yerde menzilim olan bu ağaca bundan sonra ‘Devletlü-Kavak desinler’ diye emretti... 

Bu fetihten sonra çoğu raiyyet olan kale ahalisine istimalet versin ve herkesi kendi ev ve makamında yerleştirsin diye Lala Şahin’i gönderdi… askerlerden birinin eline ganimet olarak bir altın tas düşmüş… onu başına geçirmiş. Rivayet ederler ki Sultan’ın emri ile üsküf denilen başlık o zamandan adet olmuş… bu olayların olup bittiği tarih 774 (1372) yılına düşer’.

ARAŞTIRMA: Engin KOÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder