[İskan] Kelime
manası olarak “yerleştirme” demektir. Genel olarak; yerleşik veya
konar-göçer grupları kendilerinin veya devletin isteği doğrultusunda
belli bir yöreyi Türkleştirmek, İslamlaştırmak, Şenlendirmek veya
güvenliği sağlamak gibi nedenlerle, başka bir bölgeye yerleştirme faaliyetine verilen isimdir.
Osmanlıların Rumeli’ye ilk olarak 1322 tarihinde geçtiği bilinmektedir. Ardından 1329 Pelekanon Savaşı ve 1331, 1334, 1353 yıllarında defalarca Rumeli’ye geçmeye çalışıldığı görülmüştür. İlk fetihlerin yapılması ile birlikte ele geçen yerlere hâkim olmak amacıyla çeşitli iskân politikaları izlemiştir. Mesela, Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa, Rumeli’de gerçekleştirdiği birçok fethin ardından babasına; “ Devletlü sultanımın himmetiyle Rumeli fethedilmeye başlandı. Düşmanın gayet zebunluğu vardır. Bu tarafta fethedilen hisarlara koymaya çok adam gerek. Lütfedip yarar yoldaş gönderiniz.” diye istekte bulunarak alınan yerlerin elde kalmasına gayret göstermiştir.Yeni fethedilen alanlara yerleştirmeler bir anda olmamıştır. Mesela Rumeli’de ki iskânlara ilişkin ilk kayıt 1357’de Karesi topraklarında ikamet etmekteyken Gelibolu’ya oradan da Hayrabolu’ya gelip yerleşen konar-göçer zümre ile ilgilidir. XIV. asırda Bizans’a yardım maksadıyla Rumeli’ye giden birliklerin burada kalmasından sonra, Rumeli’nin fethiyle birlikte Süleyman Paşa liderliğinde bir grup Türk iskân edilmiştir.
I. Murad zamanında Saruhan Yörükleri Serez’e, Çelebi Mehmed döneminde İskilip’te ki Tatarlar Filibe yöresine, yine Fatih Sultan Mehmed’in sadrazamı Gedik Ahmed Paşa’nın Kastamonu ve Sinop’u fethinden dönerken İsfendiyaroğlu İsmail Bey’i bütün cemaatiyle Filibe’ye yerleştirmesi aslında iskân işinin bir anda değil, ihtiyaca göre tedrici bir şekilde yapıldığını gösterir. Yine Timur hadisesi sırasında onun uğrayacağı yerlerden birçok halk Rumeli’ye geçmişti. Rumeli’deki zenginlikleri görünce tekrar Anadolu’ya dönmeyip buraya yerleşmeye karar vermişlerdir.
Bu iskân faaliyeti bilinçli olarak yapılmamış, fakat Rumeli’nin Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecine katkı sağlamıştır. Özellikle Rumeli seferlerine katılan akıncı ve dervişlerin bir kısmı buralarda kalarak bu alanlara daha sonra yapılacak olan yerleşimlere ön ayak olmuşlardır. Rumeli’nin ücra yerlerinde bile bu akıncı ve derviş isimlerine rastlanması bunu göstermektedir (Paşayiğit, Mihaloğlu, vd.). Aslında Osmanlılar özellikle Anadolu’da daha önce tatbik olunmuş bir sistemi Rumeli’de uygulamışlardır. Fethedilen yerleri gazilere temlik yoluyla vermişler ve o alanlara uç beyleri göndermişlerdir. Bu beyler kendilerine verilen bu arazilerin elden çıkmaması için ellerinden gelen gayreti göstermiş, hatta sürekli akınlar yaparak çeşitli kazanımlar elde etmişlerdir. Mesela I. Murad Gümülcine, Serez, Manastır, Hurpeşte havalisini Gazi Evrenos Bey’e; Yıldırım Bayezid, Plevne ve Niğbolu havalisini Mihaloğullarına tevdi ederek buraların imar ve iskân açısından gelişmesini sağlamasının yanı sıra ta uçlarda tampon bölge oluşturdukları bilinmektedir.
Fethedilen yerlere ilk olarak camiler
kurulur, muhacirler bu alana iskân edilirlerdi. Böylece cami iskânın
çekirdeğini oluştururdu. Halk cami etrafından (merkezden) çevreye doğru
bir gelişme içindeydi. Saraybosna, İzvornik, Foça, Rogatiça, Vişegrat,
Srebirniça, Travnik, Akhisar, Prozor, Doboy, Knejina, Yayçe, Banya Luka,
Aşağı Tuzla, Biyelina, Gradişka, Kamengrat, Obortsi, Glamoç, Dırniş ve
Dobrun’da Müslüman mahalleleri hep camiler ve mescitler etrafında
gelişme gösteriyordu. Bu camileri genelde akıncı beyleri ve beylerbeyi
gibi yöneticiler inşa ettirmekteydi.
Osmanlı’nın kuruluş döneminde, Anadolu’dan Rumeli’ye geçişte iskân metodu olarak, Türk dervişleri de önemli roller üstleniyordu. Kendi maiyeti ile bu diyarlara gelen dervişler, önce zaviye kuruyorlar ardından da onun etrafında yavaş yavaş yerleşim birimleri oluşturuyorlardı. Osmanlı Devleti, bu bölgelerde vakıflar tesis ederek, iskânı daha sistematik hale getirmiştir. Bununla birlikte Anadolu’dan yeni fethedilen alanlara yapılan iskânda teşvik edici olması açısından belli vergilerden muhacir halk muaf tutulmuştur. Osmanlı Rumeli’nin fethi sırasında ve halkın belini büken mevcut vergi ve angaryaları kaldırmış, daha cazip vergilerle yerli halkın tepkisini çekmeyerek fethi kılıçla değil, gönül çekmeyle (istimâlet) bitirmiştir.
Bazı bölgelerin fethinden sonra nüfus açısından dengenin Türk-Müslüman lehine değişme politikası sadece Rumeli’de uygulanmamıştır. Ele geçirilen yerlerde ekseriyetle tatbik edilmiştir. 1570-1571’de fethi tamamlanan Kıbrıs, tekrar elden çıkmaması amacıyla fetihten sonra bir kısım iskân hareketlerine sahne olmuştur.İlk yerleştirilenlere çeşitli vergi muafiyetleri tanınarak iskânın teşvik edici nitelik kazanması sağlanmıştır.
Şükrü SÖNMEZER, Semra ÖGEL
İTÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, 34437, Taksim İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder