13 Aralık 2013 Cuma

OSMANLI DÖNEMİ: Rumeli'de Çingene Sancağı

ARAŞTIRMA: Engin KOÇ
Rumeli’de Çingene Sancağı

Osmanlı Devleti’nde Çingene Sancağı Rumeli Beylerbeyliği’nde kuruldu. Anadolu’da böyle bir yapılanma yoktu. Bunun nedeni Çingenelerin nüfus olarak Rumeli’de daha yoğun olmalarıydı.
Rumeli Beylerbeyliği’nde Çingene Sancağı, bir bölgenin fethinden sonra oluşturulmuş sancak değildi. Çingene Sancağı, Rumeli Eyalet Teşkilatı kurulurken bu teşkilatın bir parçası olarak ortaya çıktı. Bu sancak, sosyal ve coğrafi yapıda zorlayıcı bir değişikliğe gidilmeden idari bir değişiklik yapılarak kuruldu. Çingene Sancağı, Rumeli’nin sadece bir bölgesini veya bir bölümünü kapsamamakta İstanbul dâhil olmak üzere Rumeli’deki tüm Çingeneleri içermekteydi. Çingene Sancağı’nın kesin kuruluş tarihi hakkında bir veri bulunmamaktadır.Çingene Sancağı’nın varlığını gösteren ilk kayıt II. Bayezid (1481-1512) dönemine aittir. Bu kayıt, Çingenelerden toplanacak cizye hakkında bir kanunnamedir ve Çingene Sancağı’ndan dolaylı olarak bahsetmektedir.
Kanunname’de (903 / 1497), ‘Çingene Sancağı’ ifadesi, kaçan Çingenelerin bulunması ve harac toplayan görevliye yardım edilmesi konusunda Çingene Sancak Beyi’nin görevlendirilmesi ile gündeme gelmektedir. Ulaşılabilinen kayıtlara göre ilk kez ‘Çingene Sancağı’ ifadesi burada kullanılmıştır. 370 numaralı tahrir defterinde Çingene Sancağı’na ait bir kanunname çıkarılarak bu sancaktaki Çingeneler’in yerleri tespit edilmiştir. Buna göre Çingenelerin Rumeli’de dağıldıkları yerler şöyledir:

Der kaza-i Daru’l Fethi Kostantıniyye, der kaza-i Silivri, der kaza-i Pınarhisarı, der kaza-i Kırkkilise, der kaza-i Çirmen, der kaza-i Akçakızanlık, der kaza-i Hasköy, der kaza-i Yenice-i Zağra, der kaza-i Edirne, der kaza-i Filibe, der kaza-i Tatarpazarı, der kaza-i Eskihisar-ı
Zağra, der kaza-i Dimetoka, der kaza-i Keşan, der kaza-i Gümülcine, der kaza-i Yenice-i Karasu, der kaza-i Drama, der kaza-i Siroz, der kaza-i Üsküp, der kaza-i Kalkandelen, der kaza-i Köprülü, der kaza-i Yenice-i Vardar, der kaza-i Selanik, der kaza-i Kara-ferye, der kaza-i Serfice, der kaza-i Kırçova, der kaza-i Pirlepe, der kaza-i Manastır, der kaza-i Kestorya, der kaza-i Horpeşte, der kaza-i Bihlişte, der kaza-i Görice, der kaza-i Florina, der kaza-i Sofya,der kaza-i Şehirköy, der kaza-i Berkofça, der kaza-i Yanbolu, der kaza-i Prevadi, der kaza-i Ilıca-i Köstendil, der kaza-i Ustrumca, der kaza-i İştip, der kaza-i Kratova, der kaza-i İvrinya, der kaza-i Menlik, der kaza-i Ağrıboz, der kaza-i İzdin, der kaza-i Livadiye, der kaza-i İstefa, der kaza-i Atina, der kaza-i Tırhala, der kaza-i Alasonya, der kaza-i Yenişehir, der kaza-i Fenar,der kaza-i Çatalcı, der kaza-i İnebahtı, der kaza-i Vulçıtrın, der kaza-i Novaberi, der kaza-i İskenderiye, der kaza-i İpek, der kaza-i Alacahisar, der kaza-i Zaptana, der kaza-i Avlonya, der kaza-i Delvine, der kaza-i Belgrad 9.

9-BOA, TTD 370, s. 373-378.

Var olan etnik değerler üzerine kurulan Çingene Sancağı’nın merkezi Kırkkilise (Kırklareli)’dir. Çingene Sancağı’nı Çingene Sancak beyi yönetir fakat Çingene Sancak Beyi, Çingene değildir. Çingene Sancak Beyi, geri hizmete dâhil olan ve olmayan Çingenelerin vergilerinin toplanmasından sorumludur.Rumeli Eyaletinde 1520-1535 yılları arasında Barkan’ın vermiş olduğu bilgiye göre 1. 031.799 hane vardır. Bu hanelerin 194. 958’i Müslüman, 832.707’si Hıristiyanve 4.134’ü Yahudi’dir. 14.997 hane olan Rumeli’de Çingenelerin 4.203 hanesi Müslüman, 10.294 hanesi de Gayri Müslim’dir. Buna göre Çingenelerin üçte biri Müslüman’dır. Rumeli Çingenelerinin Rumeli’de yaşayanlara göre oranı %1’dir.

Çingene Müsellem Sancağı

Çingene Müsellem Sancağı, askeri olarak nitelendirilen Çingeneleri kapsamaktadır.Çingene Sancağı gibi Çingene Müsellem Sancağı’nın da kesin olarak kuruluş tarihi belli değildir. Fatih döneminde Çingenelere bazı ayrıcalıkların tanındığı bilinmektedir. Fatih dönemine ait “Rumeli
Etraki’nün Koyun Âdeti Hükmi ve Çingene Kanunu” isimli kanunnamede, “koyun âdeti” yani “resmi ağnam” ile ilgili maddelerin yanı sıra hizmete alınan Çingenelerin haraçlarını ödemeyeceğine dair maddeler de bulunmaktadır. Bu durumda, Fatih döneminde de Çingeneler devlet hizmetine alınmışlardır.Devlet kontrolü altında çalışmaya başlayan Çingeneler, Yaya, Müsellem,Yörük ve diğer geri hizmet kurumlarına benzer bir şekilde yapılanmış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun başarılarının görünmez mimarları arasına katılmışlardır. Çingeneler gibi askeri sayılan özel görevlerle donatılan hizmet grupları bulunmaktaydı. Örneğin önemli geçit yerlerinin ve buradan geçen yolların güvenliğini sağlamak “derbentçi denilen yine geri hizmete tabi askeri bir sınıfın göreviydi. Atların bakımı ile uğraşan Hristiyan Bulgar’dan oluşan Voynuk birlikleri, polis vazifesi gören Martoloslar1 da aynı ilkeye dayanılarak kurulmuştu. Bu birliklere bağlı olanlar “ocak” ya da voynuklar söz konusu olduğunda “gönder” diye adlandırılan birimler halinde yapılandırılmışlardır. Bu önemli zümreler askerlik hizmetiyle görevlendirilerek râiyyet rüsumundan muaf tutuldular.

Çingenelerin geri hizmette görevlendirilmesindeki temel düşünce; onların maden işlemedeki ve el sanatlarındaki yeteneklerinin devlet için daha verimli duruma getirmekti. Görev ve sorumluluk alan Çingenelerin sorun olmaları da engellenebilirdi. Böylece, Çingenelerin başıboş ve işsizlikleri ile ortaya çıkan toplum içinde yabancı ya da öteki konumunda kalmalarının önüne geçilebilirdi. Göreve alınan Çingeneler, toprak ve sorumluluk alarak devletin askeri sınıfına dâhil olacaklardı.Çingenelere toprak vererek geri hizmet kurumuna alma yolu ile aynı zamanda göçebe Çingenelerin yerleşik hayata geçirilmesi de hedeflenmiş olsa gerekir. Osmanlı Devleti, idari açısından kontrol altına almakta zorlandığı Çingeneleri toprağa kaydederek yerleşik olmaya özendirmiş ve devlet adına görevlendirme yaparak, devletin bir parçası haline getirmeye çalışmıştır.

Çingene Sancağı belirttiğimiz gibi coğrafi bir alanı belirtmemekle beraber Çingene Müsellemleri belirli yerlerden görevlendirilmişlerdir. Bu yerler, İstanbul’a daha yakın olan Balkanların güney ve güneydoğu kısmını kapsamakta, Eskihisar-ı Zağra,Hayrabolu, Malkara, Kırkkilise, Döğenci-ili, İncügez, Gümülcine, Yanbolu, Pınarhisar,Pravadi, Dimetoka, Ferecik, İpsala, Keşan ve Çorlu’yu içine almaktaydı20.

20 BOA, TTD 170, s. 1, BOA, TTD 191, s. 1, BOA, TTD 206, s. 2;
BOA, TTD 299, s. 1.

Çingene Müsellemleri Sancağı, Rumeli eyaletinin daha çok sağ kol kazaları üzerinde bulunan Müslüman Çingeneleri kapsamaktadır. Tuna nehrinin üst kısmında teşkilat yapılanmasına rastlanmaz.

Rumeli’de Çingene olup, askeri hizmete alınma oranını tespit etmeye çalıştığımızda, aynı yıla ait Çingene görevli ve göreve dâhil olmayanların nüfus verilerinin olmaması doğru bir hesaplama yapmamızı engellemektedir. Fakat tahmini bir rakama ulaşmak için elimizde bulunan en yakın 1530 ve 1531 yıllarının verileri ile bir değerlendirmeye gidebiliriz. 1530 yılında Rumeli’de yaşayan Müslüman Çingene 4.063 neferdir21.

21 BOA, TTD 370, s. 378.

1531 yılında geri hizmette görev yapan yamak sayısı 1626, müsellem sayısı 535’dir22

22 BOA, TTD 170, s. 1-198.

ki bu da 2161 nefer eder. Bu durum Müslüman Çingenelerin %53 oranında görevlendirildiğini göstermektedir.Her ne kadar Çingeneler geri hizmet kurumuna dâhil edilseler de devşirme olarak kabul edilmemişlerdir. 1630’larda ıslahat teklif eden yazar Koçi Bey, Yeniçeri Ocağı’nın mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, Türk, Çingene, Tatar, Kürd, Ecnebi, Laz, Yürük, katırcı, deveci, hammal, ağdacı, yolkesen, yankesici ve diğer çeşitli kimselerin katılımı ile usul ve kanunların bozulmasından yakınmaktadır. Bu durumda Çingeneler önceden Yeniçeri Ocağına
alınmamışlardır. Çingeneler, ordunun fiilen savaşmayan kısmında görev almışlardır.

XVI. yüzyılda Çingene Teşkilatı çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Görevli Çingene müsellemleri, kara ve deniz seferlerine (geri hizmet görevi ile) katılmışlar, özel yetenekleri doğrultusunda madenlerde, kale, hisar ve cami tamirinde, gemi yapımında hizmet vermişlerdir. Çingene müsellemleri, el sanatı ve beceri isteyen işler dışında zahire taşımak gibi ağır işler yapmışlar ve ayrıca donanma için kürekçi kaynağı olarak görülmüşlerdir. Görevlerini aksatan Çingene müsellemleri çeşitli yaptırımlarla karşılaşmışlardır.
Değişen askeri ihtiyaçlarla, diğer geri hizmet kurumları gibi Çingene Teşkilatı da kaldırılmıştır. Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan Çingeneler, özellikle askeri hizmete alınarak toplum için yük olmaktan kurtarılmış ve askeri alanda devlete katkı sağlamışlardır. Tımar dağıtılan Çingeneler arasında yerleşik yaşama alışkanlığı arttırılmıştır. Özellikle Çingeneler arasında Müslüman olanlarının teşkilata alınma oranının yüksek olması Müslümanlığa teşvik unsurunu düşündürmektedir. Bugün Balkanlar’da Çingene nüfusunun fazla olması ve kendilerini Türk ve Müslüman hissetmeleri Osmanlı Devleti’nde uygulanan bu sistemin bir yansımasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder