Osmanlı Devleti’nde Çingene Sancağı Rumeli Beylerbeyliği’nde kuruldu.
Anadolu’da böyle bir yapılanma yoktu. Bunun nedeni Çingenelerin nüfus
olarak Rumeli’de daha yoğun olmalarıydı. Rumeli Beylerbeyliği’nde
Çingene Sancağı, bir bölgenin fethinden sonra oluşturulmuş sancak
değildi. Çingene Sancağı, Rumeli Eyalet Teşkilatı kurulurken bu
teşkilatın bir parçası olarak ortaya çıktı. Bu sancak, sosyal ve coğrafi
yapıda zorlayıcı bir değişikliğe gidilmeden idari bir değişiklik
yapılarak kuruldu. Çingene Sancağı, Rumeli’nin sadece bir bölgesini veya
bir bölümünü kapsamamakta İstanbul dâhil olmak üzere Rumeli’deki tüm
Çingeneleri içermekteydi. Çingene Sancağı’nın kesin kuruluş tarihi
hakkında bir veri bulunmamaktadır.Çingene Sancağı’nın varlığını gösteren
ilk kayıt II. Bayezid (1481-1512) dönemine aittir. Bu kayıt,
Çingenelerden toplanacak cizye hakkında bir kanunnamedir ve Çingene
Sancağı’ndan dolaylı olarak bahsetmektedir. Kanunname’de (903 /
1497), ‘Çingene Sancağı’ ifadesi, kaçan Çingenelerin bulunması ve harac
toplayan görevliye yardım edilmesi konusunda Çingene Sancak Beyi’nin
görevlendirilmesi ile gündeme gelmektedir. Ulaşılabilinen kayıtlara göre
ilk kez ‘Çingene Sancağı’ ifadesi burada kullanılmıştır. 370 numaralı
tahrir defterinde Çingene Sancağı’na ait bir kanunname çıkarılarak bu
sancaktaki Çingeneler’in yerleri tespit edilmiştir. Buna göre
Çingenelerin Rumeli’de dağıldıkları yerler şöyledir:
Der kaza-i
Daru’l Fethi Kostantıniyye, der kaza-i Silivri, der kaza-i Pınarhisarı,
der kaza-i Kırkkilise, der kaza-i Çirmen, der kaza-i Akçakızanlık, der
kaza-i Hasköy, der kaza-i Yenice-i Zağra, der kaza-i Edirne, der kaza-i
Filibe, der kaza-i Tatarpazarı, der kaza-i Eskihisar-ı Zağra, der
kaza-i Dimetoka, der kaza-i Keşan, der kaza-i Gümülcine, der kaza-i
Yenice-i Karasu, der kaza-i Drama, der kaza-i Siroz, der kaza-i Üsküp,
der kaza-i Kalkandelen, der kaza-i Köprülü, der kaza-i Yenice-i Vardar,
der kaza-i Selanik, der kaza-i Kara-ferye, der kaza-i Serfice, der
kaza-i Kırçova, der kaza-i Pirlepe, der kaza-i Manastır, der kaza-i
Kestorya, der kaza-i Horpeşte, der kaza-i Bihlişte, der kaza-i Görice,
der kaza-i Florina, der kaza-i Sofya,der kaza-i Şehirköy, der kaza-i
Berkofça, der kaza-i Yanbolu, der kaza-i Prevadi, der kaza-i Ilıca-i
Köstendil, der kaza-i Ustrumca, der kaza-i İştip, der kaza-i Kratova,
der kaza-i İvrinya, der kaza-i Menlik, der kaza-i Ağrıboz, der kaza-i
İzdin, der kaza-i Livadiye, der kaza-i İstefa, der kaza-i Atina, der
kaza-i Tırhala, der kaza-i Alasonya, der kaza-i Yenişehir, der kaza-i
Fenar,der kaza-i Çatalcı, der kaza-i İnebahtı, der kaza-i Vulçıtrın, der
kaza-i Novaberi, der kaza-i İskenderiye, der kaza-i İpek, der kaza-i
Alacahisar, der kaza-i Zaptana, der kaza-i Avlonya, der kaza-i Delvine,
der kaza-i Belgrad 9.
9-BOA, TTD 370, s. 373-378.
Var
olan etnik değerler üzerine kurulan Çingene Sancağı’nın merkezi
Kırkkilise (Kırklareli)’dir. Çingene Sancağı’nı Çingene Sancak beyi
yönetir fakat Çingene Sancak Beyi, Çingene değildir. Çingene Sancak
Beyi, geri hizmete dâhil olan ve olmayan Çingenelerin vergilerinin
toplanmasından sorumludur.Rumeli Eyaletinde 1520-1535 yılları arasında
Barkan’ın vermiş olduğu bilgiye göre 1. 031.799 hane vardır. Bu
hanelerin 194. 958’i Müslüman, 832.707’si Hıristiyanve 4.134’ü
Yahudi’dir. 14.997 hane olan Rumeli’de Çingenelerin 4.203 hanesi
Müslüman, 10.294 hanesi de Gayri Müslim’dir. Buna göre Çingenelerin üçte
biri Müslüman’dır. Rumeli Çingenelerinin Rumeli’de yaşayanlara göre
oranı %1’dir.
Çingene Müsellem Sancağı
Çingene
Müsellem Sancağı, askeri olarak nitelendirilen Çingeneleri
kapsamaktadır.Çingene Sancağı gibi Çingene Müsellem Sancağı’nın da kesin
olarak kuruluş tarihi belli değildir. Fatih döneminde Çingenelere bazı
ayrıcalıkların tanındığı bilinmektedir. Fatih dönemine ait “Rumeli
Etraki’nün Koyun Âdeti Hükmi ve Çingene Kanunu” isimli kanunnamede,
“koyun âdeti” yani “resmi ağnam” ile ilgili maddelerin yanı sıra
hizmete alınan Çingenelerin haraçlarını ödemeyeceğine dair maddeler de
bulunmaktadır. Bu durumda, Fatih döneminde de Çingeneler devlet
hizmetine alınmışlardır.Devlet kontrolü altında çalışmaya başlayan
Çingeneler, Yaya, Müsellem,Yörük ve diğer geri hizmet kurumlarına
benzer bir şekilde yapılanmış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun başarılarının
görünmez mimarları arasına katılmışlardır. Çingeneler gibi askeri
sayılan özel görevlerle donatılan hizmet grupları bulunmaktaydı. Örneğin
önemli geçit yerlerinin ve buradan geçen yolların güvenliğini sağlamak
“derbentçi denilen yine geri hizmete tabi askeri bir sınıfın göreviydi.
Atların bakımı ile uğraşan Hristiyan Bulgar’dan oluşan Voynuk
birlikleri, polis vazifesi gören Martoloslar1 da aynı ilkeye dayanılarak
kurulmuştu. Bu birliklere bağlı olanlar “ocak” ya da voynuklar söz
konusu olduğunda “gönder” diye adlandırılan birimler halinde
yapılandırılmışlardır. Bu önemli zümreler askerlik hizmetiyle
görevlendirilerek râiyyet rüsumundan muaf tutuldular.
Çingenelerin geri hizmette görevlendirilmesindeki temel düşünce; onların
maden işlemedeki ve el sanatlarındaki yeteneklerinin devlet için daha
verimli duruma getirmekti. Görev ve sorumluluk alan Çingenelerin sorun
olmaları da engellenebilirdi. Böylece, Çingenelerin başıboş ve
işsizlikleri ile ortaya çıkan toplum içinde yabancı ya da öteki
konumunda kalmalarının önüne geçilebilirdi. Göreve alınan Çingeneler,
toprak ve sorumluluk alarak devletin askeri sınıfına dâhil
olacaklardı.Çingenelere toprak vererek geri hizmet kurumuna alma yolu
ile aynı zamanda göçebe Çingenelerin yerleşik hayata geçirilmesi de
hedeflenmiş olsa gerekir. Osmanlı Devleti, idari açısından kontrol
altına almakta zorlandığı Çingeneleri toprağa kaydederek yerleşik olmaya
özendirmiş ve devlet adına görevlendirme yaparak, devletin bir parçası
haline getirmeye çalışmıştır.
Çingene Sancağı belirttiğimiz
gibi coğrafi bir alanı belirtmemekle beraber Çingene Müsellemleri
belirli yerlerden görevlendirilmişlerdir. Bu yerler, İstanbul’a daha
yakın olan Balkanların güney ve güneydoğu kısmını kapsamakta,
Eskihisar-ı Zağra,Hayrabolu, Malkara, Kırkkilise, Döğenci-ili, İncügez,
Gümülcine, Yanbolu, Pınarhisar,Pravadi, Dimetoka, Ferecik, İpsala, Keşan
ve Çorlu’yu içine almaktaydı20.
20 BOA, TTD 170, s. 1, BOA, TTD 191, s. 1, BOA, TTD 206, s. 2; BOA, TTD 299, s. 1.
Çingene Müsellemleri Sancağı, Rumeli eyaletinin daha çok sağ kol
kazaları üzerinde bulunan Müslüman Çingeneleri kapsamaktadır. Tuna
nehrinin üst kısmında teşkilat yapılanmasına rastlanmaz.
Rumeli’de Çingene olup, askeri hizmete alınma oranını tespit etmeye
çalıştığımızda, aynı yıla ait Çingene görevli ve göreve dâhil
olmayanların nüfus verilerinin olmaması doğru bir hesaplama yapmamızı
engellemektedir. Fakat tahmini bir rakama ulaşmak için elimizde bulunan
en yakın 1530 ve 1531 yıllarının verileri ile bir değerlendirmeye
gidebiliriz. 1530 yılında Rumeli’de yaşayan Müslüman Çingene 4.063
neferdir21.
21 BOA, TTD 370, s. 378.
1531 yılında geri hizmette görev yapan yamak sayısı 1626, müsellem sayısı 535’dir22
22 BOA, TTD 170, s. 1-198.
ki bu da 2161 nefer eder. Bu durum Müslüman Çingenelerin %53 oranında
görevlendirildiğini göstermektedir.Her ne kadar Çingeneler geri hizmet
kurumuna dâhil edilseler de devşirme olarak kabul edilmemişlerdir.
1630’larda ıslahat teklif eden yazar Koçi Bey, Yeniçeri Ocağı’nın
mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, Türk, Çingene, Tatar, Kürd, Ecnebi,
Laz, Yürük, katırcı, deveci, hammal, ağdacı, yolkesen, yankesici ve
diğer çeşitli kimselerin katılımı ile usul ve kanunların bozulmasından
yakınmaktadır. Bu durumda Çingeneler önceden Yeniçeri Ocağına alınmamışlardır. Çingeneler, ordunun fiilen savaşmayan kısmında görev almışlardır.
XVI. yüzyılda Çingene Teşkilatı çeşitli hizmetlerde bulunmuştur.
Görevli Çingene müsellemleri, kara ve deniz seferlerine (geri hizmet
görevi ile) katılmışlar, özel yetenekleri doğrultusunda madenlerde,
kale, hisar ve cami tamirinde, gemi yapımında hizmet vermişlerdir.
Çingene müsellemleri, el sanatı ve beceri isteyen işler dışında zahire
taşımak gibi ağır işler yapmışlar ve ayrıca donanma için kürekçi kaynağı
olarak görülmüşlerdir. Görevlerini aksatan Çingene müsellemleri çeşitli
yaptırımlarla karşılaşmışlardır. Değişen askeri ihtiyaçlarla,
diğer geri hizmet kurumları gibi Çingene Teşkilatı da kaldırılmıştır.
Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan Çingeneler, özellikle askeri
hizmete alınarak toplum için yük olmaktan kurtarılmış ve askeri alanda
devlete katkı sağlamışlardır. Tımar dağıtılan Çingeneler arasında
yerleşik yaşama alışkanlığı arttırılmıştır. Özellikle Çingeneler
arasında Müslüman olanlarının teşkilata alınma oranının yüksek olması
Müslümanlığa teşvik unsurunu düşündürmektedir. Bugün Balkanlar’da
Çingene nüfusunun fazla olması ve kendilerini Türk ve Müslüman
hissetmeleri Osmanlı Devleti’nde uygulanan bu sistemin bir yansımasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder